27 Mayıs 2011 Cuma

Assasin's Creed 2


Karanlık Diyarlardan Sizler İçin Geliyorum!

Tür: Action
Yapımcı: Ubisoft
Piyasaya Çıkış Tarihi: 20 Nisan 2010(Türkiye'de)

Geçtiğimiz günlerde piyasaya çıkan Assasin's Creed 2 adlı oyuna hepimiz birazda olsa hayranlık duymuşuzdur. Gerek oyunun konusu gerekse karakterin özellikleri,gizemliliği açıkça söylemek gerekirse beni kendisine bağladı. Bağlamaktan kastım küçükken internet kafelerde Counter Strike v.b oyunlar oynarken kendimizi vurulmamak için karakterimizle birlikte sağa sola atardık. İşte anlatmaya
çalıştığım tam olarakta bu. Çatılarda ordan oraya atlarken,Altair Zırhının alınması için bizi çileden cıkartan görevleri yaparken ya da bizlerin tabiriyle yaratık gibi olan muhafızlarla savaşırken koltukta kendimi ordan oraya atmadım değil. Hatta eve gelen komşuların evden ayrılırken anneme '' Bu çocuğun sonu iyi değil Vahide Hanım kendini çok kaptırmış mazallah kör olur kör! ''  demelerine de şahit oldum. Ama onlara bu denli gerçekçi bir oyunu ve bu denli sürükleyici bi konuyu tanıtmaya çalışarak deli damgasınıda yemeye niyetim yoktu.

Anne! İçerdeki samanlığa bir şey düştü galiba?
Oyuna hayranlığım nedeniyle biraz abarttım sanırım. Ama beni bu kadar etkisinde bırakan tek oyun. Kan efektleri, gölgeler , oyun müzikleri, ıslandığımız da değişen zırh rengi tam bir bütün diyebilirim. Öyleki her Cumartesi etkinliğimiz olan Her Hangi Bir Oyunun Zor Bölümünü 5 Kişi Toplanıp Geçme adlı aktivitemiz sık sık gülünç durumlara düşmemize neden oldu. Oynayanlar bilir Altair Zırhı görevinde pek muhafız olmaz ve kendi kendimize debelenir atlar zıplar dururuz. Şahsen benim gözüm hep düşman arardı o görevlerde. Klise gibi bir yerde Altairin bir görevin yaparken zamanın sonuna gelmişiz neredeyse, tam karşıya atlarken aşağıdan bir siyahlık geçti dedi arkadaş. Bıraktım kendimi, görevi falan o siyahlığı aramaya başladım. Gel zaman git zaman siyahlığı bulamadıkça delirdim. Delirdikçe arkadaşlara sardım onlarda delirdi. Birbirimize bağırıp çağırarak geçirdiğimiz 1 Saatin sonunda o siyahlığın gölge olduğunu bulduk. ( Sakın bunlar saf ya hehe salaklara bak gibi birşey demeyin 14 Saat oynadıktan sonra böyle oluyor insan ) Kendi kendime  '' Vay be gavur yapıyo abi. '' dedim gölgemi görünce. Her ne kadar arkadaşıma eziyet etsemde gölgeyi muhafıza benzettiği için açık konuşursam benzetilmeyecek gibi de değildi. Bu denli grafik harikasına hayran olmamak imkansız galiba.


Getir abi iskambilleri Batak falan oynayalım.
Oyunun oynanışına gelince. 15-20 Dakika oynadıktan sonra insan tuşlara aşina oluyor. Fakat bazı konularda zorlanabilirsiniz. Örneğin: Duvara doğru koşup havadayken sağa sola atlamak, bir çıkıntıya tutunup zıpladığımızda Shifte basarken diğerini yakalamak gibi  konular. (Şahsen biz arkadaşlarla bunları sökene kadar baya bi kafayı yedik. O yüzden bu tuş konusunda kendime kızmıyor değilim. Güya hergün oyun oynuyoruz. Peh! )Hiç aklınıza gelmeyecek biyerden geçip, hiç aklınıza gelmeyecek biyere tutunabiliyoruz. Buda biraz dikkat istiyor. Ayrıca kücük göllerde ve su birikintilerinde kullandığımız kayıklardada Shift tuşu yardımıyla ilerleyeceğiz. Özetlemek gerekirse belli başlı tuşlar var sırasıyla deneyin bulacağınıza eminim.

Gökten 3 Elma Düşmüş. Biri Leonardoya. Biri Annemize. Biride Kız Kardeşimize.
Son olarak oyunun konusundan bahsetmek gerekirse beni kendine hayran bıraktığını itiraf etmeliyim. Minicik bir bebek olarak gözlerimizi açıyoruz Assasin's Creed dünyasına. Elimizi ayağımızı oynatmamız yüzümüzde hafif bir tebessüm oluşturmuyor değil. Her çocuk gibi arkadaşlarımızla top oynamak yerine, çatılarda oradan oraya atlayarak geçiyor oyunumuzun bir kısmı ve yavaş yavaş büyüyoruz. Girdiğimiz kavgalar, kazandığımız zaferler, dostluklarımız tüylerimizi diken diken ediyor oynarken. Ve sonra haince bir planın kurbanı olup Babamızın, erkek kardeşimizin asıldığını görüyoruz ve asıl hikaye burada başlıyor. İntikam duygusuyla dolup taşan kalbimizin içinde intikam hissi git gide kan dökme arzusuna dönüşüyor. Tanışmamız pek hayırlı olmayan iyi arkadaşımız Leonardonun da yardımıyla büyük suikastlere imza atıyoruz. Leonardoyu anlatmadan geçersem içimde ukte kalır. Bizim Suikast bıçaklarımızı, içine binip gök yüzünde ateşli oklardan kaçtığımız kanatlarımızı yapan ve daha bir çok iyiliklerde bulunan Leonardo aslında bu oyunun başrolünü hak eden tek kişi. Oyunda durup düşündüm acaba Leonarda olmazsa ne olurdu diye. Çünkü neredeyse bütün işlerimiz onunla son buluyor. Parşomen okutturup zırh,silah v.b eşyalar yaptırıyoruz. Sonra bu eşyalarla gelsin cesetler gitsin kanlar.
Onur Güzel

Özetlemek Gerekirse;
Oynanma Süresi: 1 Hafta
Grafik: 9.2 / 10
Müzik: 8.9 / 10
Oynanabilirlik: 9.5 / 10
Bağımlılık Derecesi: 7.5 / 10
Toplam Puan: 9.2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder