Son yıllarda piyasaya sürülen aksiyon oyunlarının birçoğunda korku öğeleri bulunuyor. Elbette başarılı yapımlar da çıkıyor ortaya ancak bu tarz oyunlara olan yüksek talep nedeniyle öylece piyasaya sürülmüş, başarısız birçok korku-aksiyon oyununun da satışa sunulduğu bir dönemdeyiz. Bu dönemde dikkatimizi çeken Killing Floor, korku yönü ağır basmasa da korku-aksiyon senteziyle ilginç bir çoklu oyuncu deneyimi sunuyor bizlere. Başarılı olup olmadığına gelin, hep birlikte göz atalım.
Kimler okumalı, kimler oynamalı?
Aksiyon oyunlarını seviyorsanız şöyle bir tadına bakabileceğiniz, aksiyon oyunlarını seviyor ancak korku oyunlarından tabiri caizse tırsıyorsanız denemeniz gereken, aksiyon ve korku oyunlarını seviyor; çoklu oyuncu seçeneği ilginizi çekmiyorsa beğenmeyebileceğiniz, aksiyon-korku türevini çoklu oyuncu seçeneğiyle oynamayı seviyor ve gecelerinizi Left 4 Dead'te Survival rekorları kırmakla geçiriyorsanız müptelası olabileceğiniz bir oyun sizleri bekliyor. Saydığımız kategorilerle ilginiz ya da ilginizin bulunması için niyetiniz yoksa sizleri sıkıcı bir yazı bekliyor olabilir. Yapacak daha iyi bir aktiviteniz yoksa okuyabilirsiniz yine de.
Mod'dan oyuna yolculuk
Oyunumuzun geçmişi o kadar da kısa değil aslında. Bir Unreal Tournament 2004 Mod'u olarak oyun piyasasına giriş yapan Killing Floor, Red Orchestra'dan hatırlayacağımız Tripwire Interactive'in çabalarıyla düşük bütçeli bir oyun olarak satışa sunuldu. Gel gelelim, bizler de Mod'un başarısının yeni oyunda sağlanıp sağlanamayacağı merakıyla oyunu incelemeye aldık.
Senaryo pek geniş sayılmaz. İngiltere'nin kırsal bölgelerinde ordu tarafından gerçekleştirilen klonlama deneylerinin başarısız olmasıyla ortaya çıkan eli ayağı düzgün (!) yaratıkları öldürmekle görevliyiz. Uzun lafın kısası, bulduğunuz yaratığı indirmeniz isteniyor. Oyunun temel kurallarına göre maksimum 6 kişilik asker grubunuzla gruptaki kişi sayısına göre sayısı ve güçleri artan miktarda yaratıklardan oluşmuş 10 akını başarıyla tamamlamanız gerekli. Silahları vurduğunuz yaratığın türüne göre para kazanarak ve her akın bitiminde elde ettiğiniz sabit parayı kullanarak size akın sonunda imleçle gösterilen silah tüccarından satın alıyorsunuz. Eğer ölürseniz ya da oyuna girdiğinizde akın devam ediyorsa akın bitince yeniden oyuna dönüyorsunuz. Para sorunu oluyor bu durumda ama oyunda birbirinize "B" tuşuyla kolayca para aktarabiliyorsunuz. Satın alma süresi kısıtlı; acele etmeniz gerekiyor akın sonlarında. Ayrıca yerde silah, kurşun, yelek bulma ve satıcıya elinizdeki silahları satma olacağınız da mevcut. Ekranın sağ üstünde kalan yaratık miktarını görebiliyorsunuz. "Tab" tuşuyla da oyuncuların öldürdükleri yaratık miktarları listeleniyor. Diyelim ki 10 akın da bitti; o zaman dananın kuyruğu kopuyor işte. Oyunda tipi evlere şenlik bir psikopat bilim adamımız var. Oyuncu tabiriyle "Boss" koymayı ihmal etmemiş yapımcılar. Onu da indirmeyi başarabilirseniz takımınızın hayatta kaldığını, başaramazsanız bir çuval inciri berbat ettiğinizi söylüyor oyun ve o haritadaki maceranız sonra eriyor.
Oynanabilirlik konusunda zirve yapıyor oyunumuz. Killing Floor, tamamiyle eğlenceye dayalı bir oyun olarak kafa yormadan saf aksiyon sunuyor oyunculara. FPS oyunlarından alıştığımız, silahın ucunda duran o 4 tane çizgi; yani nişan imlecimiz bu oyunda bulunmuyor. Sağ tuşa basarak namludan bakıyor ya da zamanla alıştıktan sonra göz kararı ateş ediyoruz. Left 4 Dead oynadıktan sonra Killing Floor oynarsanız silahların ne derece ateş hissi verdiklerini anlayacaksınız. Pompalıyı düşmanınızın midesine ateşleyip o "şııııkk şıııkkk" hareketini yaptığınız zaman sanki silahın ağırlığını hissediyorsunuz. Bir silahtan diğerine geçmek yine gerçeğe göre biraz hızlı olsa da diğer oyunlara nazaran daha yavaş ve gerçekçi. Kurşun doldururken düşmanlarınızın etrafınızı sarmaya başlaması aksiyonu doruğa çıkartıyor ve hepsini arka arkaya dizip tüm kurşunlarınızı boşaltarak yarma isteği beliriyor zihninizde. Vuruş hissi, silahların zamanlamaları gibi noktalarda 12'den vurmayı başarıyor oyun. Silahları bir yana bıraktığımızda, yürüme animasyonları biraz Counter-Strike: Source'u andırıyor. Normal ağırlığınıza göre yürüme hızınız değişirken elinize aldığınız silahın ağırlığına göre de daha hızlı ya da daha yavaş hareket ediyorsunuz. Sol altta ağırlık göstergeniz var ve taşıyabileceğiniz silah miktarını bu ağırlık göstergesi belirliyor.
Korkuyorum ben, oynayamaz mıyım?
Yazının başlarında bu soruyu cevaplama niyetindeyim çünkü bir oyunun türünde "korku" kelimesi geçerse korkudan bilgisayarını bile kapatır kimi oyuncular. Bu gayet normaldir çünkü korkmak bir zayıflık değil, aksine empati yoğunluğunun oluşturduğu bir tepkidir. Kendinizi oyuna fazla kaptırıp oyundaki karakterle bütünleştiğiniz zaman korkmamak elinizde olmaz. Bu nedenle korku oyunlarından korkan oyuncuları anlayışla karşılıyor, şimdi sayacağımız sebeplerden dolayı bu oyunu oynayabilecekleri müjdesini veriyoruz. Oyunun videosunu ilk izlediğim zaman ben bile oynayamayacağım kadar korkunç olabileceği düşüncesine kapılmıştım ancak gördüm ki Left 4 Dead'te de bu oyunda da aynı mantık işliyor: "Alışırsanız korkmazsınız." Korkmamanız için ilk neden; yazımızın başında da bahsettiğimiz gibi oyunumuzun çoklu oyuncu seçeneği temel alınarak hazırlanmış olması. Arkadaşlarınızla oynarken öldüreceğiniz yaratık sayısı için hırslanmış şekilde bulabilirsiniz kendinizi. Takım çalışması da işin içine girince korku yerini eğlenceye bırakıyor. Korkmamanız için diğer neden ise L4D örneğiyle altını çizdiğimiz alışma meselesi. Mekânlar, yaratıklar, sesler, animasyonlar birkaç oynamadan sonra tanıdık gelecek, bu nedenle sadece ilk oynayışınızda (belki) biraz korku hissi yaşayacaksınız.
Arkadaşlarla oynama keyfinden bahsetmişken çoklu oyuncu seçeneğinin detaylarına bakmayı da unutmayalım. İnternet üzerinden çoklu oyuncu seçeneğine girdiğiniz zaman karşınıza bol miktarda sunucu geliyor. Bağlantınıza göre hangi sunucuda daha akıcı şekilde oynayabileceğinizi en sağdaki "Ping" değerlerinden görebilirsiniz. Bahsettiğimiz gibi maksimum 6 kişi temel alınsa da 12, 24, 32 ya da 64 kişilik sunucular da mevcut. Oyundaki kişi sayısına göre yaratıkların sayıları ve zorlukları arttığı için oldukça zevkli kapışmalar olabiliyor. Fakat uyarmak lazım; bu tarz kalabalık sunucularda "Stats" seçeneği bulunmuyor. Bu seçeneğin bulunmaması yeteneklerinizi geliştirmenizi ve "Achievement" denilen ödülleri kazanmanızı engelliyor. "Stats" seçeneğinin, hile korumasının bulunup bulunmadığı, oyun zorluğu gibi detayları sunucu listesinde sunucunun solundaki işaretlerden görebilirsiniz. Ayrıca oyunda kısa, orta ve uzun oyun uzunluklarına sahibiz. Kısa oyun uzunluğunda 4, orta uzunlukta 7, uzun seçeneğinde ise 10 akını tamamlamamız gerekiyor Patriarch'la karşılaşıp bölümü bitirebilmemiz için. Oyun uzunluğunun yanında kolay (Easy), normal, zor (Hard), intiharvari (Suicidal) olmak üzere 4 zorluk tercihi yapabiliyoruz. Bu konuda tavsiyemiz, normal zorlukta oyuna başlayıp alıştıktan sonra kalabalık-normal sunucularda oynamanız ve daha sonra zorluk seçeneklerini arttırmanızdır. Zaten 24 ya da 32 kişilik normal zorluktaki bir sunucuda oynamak çoğu zaman 6 kişilik ileri zorluktaki bir sunucuda oynamaktan daha fazla beceri gerektirebiliyor. Takım arkadaşlarınızın sizi idare etmesi sayesinde sonraki zorluklara daha kolay alışabilirsiniz.
Dip not: Sunucu listesinde TrGamer görürseniz uğrayın, birlikte Patriarch'a kadar uzun bir yolculuk yapalım. "Koskoca TrG ekibi de oynamayı bilmiyormuş." demeyin sonra tabii.
Konusunda uzman asker aranıyor!
Karakterler için sınıf düzeni konulmamış. Bunun yerine "Perk" sistemi getirilmiş. İstediğiniz silahı kullanabiliyorsunuz ancak belli kriterleri gerçekleştirdiğiniz takdirde çeşitli kategorilerde uzmanlaşabiliyorsunuz. Field Medic, Firebug, Sharpshooter, Berserker, Support Specialist, Commando isimlerine sahip 6 adet Perk bulunuyor. Oyundaki her akın sonunda Perk'inizi değiştirebiliyor ve akın bitene kadar onu kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Sadece onu seçmenize rağmen diğer Perk'leriniz de eğer onları geliştirecek şeyler yaparsanız gelişmeye devam ediyorlar. Perk gelişimleri genellikle verdiğiniz hasara göre oluyor. Berserker'da bıçak, itfaiyeci baltası, elektrikli testere gibi yakın mesafe türündeki silahlarla verdiğiniz hasarlar Perk'i geliştirirken Support Specialist'te bunu pompalı silahlar, Firebug'da ise lav makinası ile sağlıyorsunuz. Perk'ler 0 seviyesinde başlıyor ve en fazla 5. seviyeye kadar yükseliyor. Her akında değiştirme seçeneği bulunsa da genellikle oyun sonuna kadar aynı Perk'i kullanıyor oyuncular. Perk'lerin faydalarına bakacak olursak, o silah sınıfında daha fazla hasar, o sınıftaki silahların daha ucuza satın alınması ve daha fazla mermi taşıması gibi avantajlar sağladıklarını görüyoruz. Perk'inizin yanında karakterinizin görünümünü seçebiliyorsunuz. Yine CS: Source karakterlerine benzeyen karakterlerden birisini seçerek oyundaki karakterinizi belirleyebiliyorsunuz. Karakter seçiminin görüntü dışında bir etkisi olmadığını da belirtelim; aklınıza yatanı seçin kısacası.
Mod'dan derleme bir oyun olduğu düşünülürse grafiklerin yeterliliğinden söz edilebilir. Unreal Engine ile yapıldığı için günümüz oyunlarının grafik kalitelerine ulaşamıyor ancak çağın çok gerisinde kaldığı da söylenemez. Harita tasarımları ve atmosfer amaçlı animasyonlar başarılı; o kasvetli ortamı mekânlara yansıtabilmişler. Oyunda Unreal Engine kullanıldığı için sunucularda temel haritaların dışında birçok oyuncu tasarımlı haritayla da karşılaşıyorsunuz. Bu da sizi az sayıda haritada oynama ve sıkılma derdinden kurtarıyor. Karakterlerin ve silahların tasarımları da fena değil. Aslında grafik anlamında göze batan nokta oyun içi etkenler değil; oyun menüsü ve arayüzler. Menüdeki seçeneklerin azlığı bir yana dursun, menü arkaplanının daha özenli hazırlanmasını beklerdim. Hani menüye şöyle bir baksanız oynamaya değmeyecek oyunlardan olduğu izlenimine kapılma ihtimaliniz bile var. Arayüz arkaplanlarından yazılardaki font ve renklere kadar elden geçmesi gereken çok şey var. Yeni gelen yamalarda bu yönde çalışmalar olduğunu görmek sevindirici.
Zamanı durduran kurşunlar
Oyun içi animasyonlara göz atarsak; silahların sekmesi, kurşunların havada yayılması, yaratıkların patlama ve yaralanma animasyonları uyum sağlamışlar. Oyun esnasında oluşan küçük görüntü hataları da yamalarla gün geçtikçe azaltılıyor. Oyun içi animasyonlarda en çok dikkat çeken şey şüphesiz ki "Zed-Time". Bu Zed-Time bildiğimiz yavaş çekim. Oyun süresince dönüşümlü olarak kafadan vurma, tek atışta topluluk indirme, yakındaki düşmana yüksek zarar verecek şekilde ateş etme, uzaktaki bir yaratığı başarılı bir şekilde öldürme gibi sebeplerle birkaç saniyelik yavaş çekimler yaşıyorsunuz. Dönüşümlü diye belirttim çünkü her kafadan vurduğunuzda Zed-Time aktif olmuyor; rastgele karşılaşıyorsunuz. Herhangi bir oyuncu tarafından Zed-Time sürecine girildiğinde tüm takım da beraberinde bu yavaşlamayı yaşıyor. Mantıksız gibi gelse de oynadıkça ne kadar kullanışlı olduğunu anlıyorsunuz. Oyun yavaşlamışken kafaya nişan almak, etrafınıza bakınmak çok daha kolay oluyor. Kısa süreli taktikler kurmanıza zaman tanıyor bu yavaşlama ve yaratıkların karambolünden kurtulmanızda işe yarıyor çoğu zaman. Hem şöyle okkalı bir katliam yapmışken yavaş çekimde izlemek güzel olmaz mı?
Geldik en fazla tezat ve yergi dolu paragrafa. Sesler (Silah, yaratık, yürüme vs.) gayet başarılı. Yaratıkların seslerini dinleyerek geldikleri yönü kestirmeye çalışıyorsunuz ve bu nedenle sesler fazlasıyla işinize yarıyor. Silah, patlama efektleri çok iyi ayarlanmış. Sorun şu ki sesler bu kadar başarılıyken "seslendirmeler" iğrenç. Seslendirmelerden kastımız karakterlerin ve özellikle silah tüccarının konuşmaları. Ses tonları ve klişe cümleleriyle her duyduğunuzda sizi sinirlendirmek için hazır bekliyorlar. Oyunu oynarsanız tüccar bayanın "Lovely big guns!" cümlesini ilk duyduğunuzda yazdıklarım eminim ki aklınıza gelecektir. Oyuncuların sesleri de tam dalga konusu. İnternet üzerinden oynarken sürekli "V" tuşuyla konuşma menüsünden karışık cümleler seçip karakterini konuşturarak dalga geçen oyunculara rastlayacaksınız (Niye ben seviyorum konuşmaları oldukça komik ve insanı güldürüyor. - Emre Acar). Neyse ki mikrofon yoluyla iletişim sağlıyor herkes ve karakterlerin konuşmalarına daha az katlanmak zorunda kalıyoruz. Oyunun az sayıdaki metal müzikleri de gaz vermek konusunda yeterli etkiye sahip olamıyorlar maalesef. Bu konuda henüz bir düzeltme geldiği söylenemez yapımcılar tarafından.
Yüksek potansiyel, düşük fiyat
Killing Floor'un potansiyeli çok yüksek bir oyun olduğunu söylüyoruz çünkü hatalarının hepsinin giderilmesi mümkün. Nitekim piyasaya çıkan diğer oyunlara göre çok daha az hata barındırarak satışa sunulmasına rağmen gelen bol miktarda güncellemeleri ile bu hataları da minimuma indirme yolunda. Yapımcılar oyunu yaptıktan sonra kenara çekilmek bir yana; oyunu hâlâ geliştirmenin yollarını arıyorlar (Ayrıca yapımcıların oyuna yeni haritalar ve modlar ekleyeceğini de hatırlatalım. - Emre Acar). Arayüz ve seslendirme sorunları dışında büyük eksiğinin bulunmaması, başarılı bir oynanabilirlik, hatasız bir internet üzerinden çoklu oyuncu sistemi, sürekli somut düzeltmeler içeren güncellemeleri, Zed-Time ve Perk'ler gibi oynama süresini arttırıcı etkenleriyle verdiğiniz paraya acımayacağınız bir oyun sizleri bekliyor. Bu yaz, gecelerinizi geçireceğiniz bir oyun ya da bir Left 4 Dead alternatifi arıyorsanız Killing Floor sizin için en kârlı 15$'lık alışveriş olabilir. Yazın ve yazılarımızın tadını çıkarmaya bakın, iyi oyunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder